Evet blog..kelimenin tam anlamıyla olan bu..o kadar hevesle beklediğim İstanbul buluşmam hüzün dolu oldu.Üds'mden bahsetmiyorum bile ..Bu macere dolu haftasonunda bana eşlik eden ve mızırdanmalarıma aldırmayan
Aliyan'a ve Yeşh'e teşekkürü bir borç bilirim..Özellikle Aliyan'a zira Yeşhte benle birlikte mızırdanmadan geri kalmadı..Ancak Aliyan insan üstü bir rol model sergileyerek hiç bir konuda şikayet etmeyip aksine bana destek oldu (kendisi her ne kadar şimdi şikayet eden serzeniş dolu bir sms atmış olsada iş sonrası buhran diyoruz :))
Cumartesi günü sınava gireceğim okulu aramaya başlamadan önce Yeşh'in baştan yaratılmasını bekledik bogaz kenarında vakit geçirdik, sonra karnımız acıktı ve Yeşh'i daha fazla bekleyemeden birer ıslak hamburgeri ve kaşarlı dürüm döneri midemize indirdik (: şahaneydi...
Feneryolunda olan adresini üçümüzünde bir türlü ezberleyemediği bir okul..Bağdat caddesinden Göztepeye kadar yürüdük belki 8 km belki 10 km.Soğuk değil taksi normal araç bile geçmiyorken biz yürüdük yürüdük.....Sonunda okulun aslında çokta kolay ulaşım yoluna sahip olduğunu öğrendik geri dönüş yoluna döküldük.Ben zaten artık takatimin son demlerindeyken Yeşhlere giderken merdivenlerde düşmek suretiyle diz kapağımı ve sol bacağımı morarttım.Ertesi günkü sınava dair umudum kalmamış oldu :))
Sınava girdim ve çıktım..Buz gibi sınıfta benden yaşça büyüklerle hayatımda ilk defa bir sınavı yetiştiremedim zira inanılmaz derecede üşüyordum..Çıkışta köşedeki pastaneye sığınıp fincan çayla iki poğaça yiyerek kendime gelmeye çalıştım..Ve yine süperman Aliyan Kadıköyde neşemi yerine getirmek için beni tavlad mars edeceği şirin bir yere götürdü.O kadar değişik bir yerdeki
her masanın üzerinde camdan kesilmiş parçalar ve altında gelenlerin el yazılarıyla bırakılmış notlar vardı. Pek tabi bizde bıraktık.Ve sıcak çikolatayla hastalıktan titreyen içimi bir nebze olsa ısıtabildim..Ama hava böyle gri.Böyle bir yağsam mı yağmasam tadındayken karşıya geçip Şofla buluşacağım vakit birden hızlandı yağmur.Vapurla karşıya geçmeyi özlemişim...Martılara simit atanları ve martılan senkronize bir şekilde atılan simitlere kanat çırpışlarını izledik..Ben yine mızırdanırken dilime takılan şarkı ;
'İstanbul bu gün yorgun üzgün ve yaşlanmış biraz kilo almış..Ağlamış yine rimelleri akıyor...'
oldu..her ne kadar devamını hatırlamasakta nakaratını söylemekten pek memnundum :))
Karşıya geçip Şof ile buluşup Ortaköyde tatlı yiyip iki lafın belini kırdık..Ne kadar özlemiş sevgilisini ne kadar özlemiş Kıyır'ımı sürekli 'sevgilim gelsin artık' diye serzenişlerde bulunup bende az kaldı az Mart bitti bak diye telkin etmeye çalıştım zat-ı muhteremi :)) Konuşmak iyi geliyor kendisiyle bu reddedilemez bir gerçek..
Ve sonrasında da İstanbul macerasına son verip İzmit yollarına döküldüm ki ruhumu teslim etmekle eve nasıl gideceğim sorunsallarıyla baş başaydım..
Eve geldiğimde bünyemin sınırlarını zorluyordum...Zira ertesi günde işe değilde doktor yollarına döküldüm...
Ve evet sevgili blog Üds haftasonusu böyle geçiyorsa Kpds'ye kalbim dayanır mı bilmiyorum..Ama yapıcak birşey yok seviyorum İstanbul'u..
Sevilmeyecek gibi mi...?not: Aliyana verdiği tüm desteklerden ötürü tüm mızırdanmalarıma dayandığı için ve kabus gibi geçen kötü zamanların kurtarıcısı olduğu için kocaman teşekkür ederim..süpersin..hep diyorum..
Yeşh zaten başının belası oluşumu kabullendiği için onu tüm kalbimle kucaklıyor ve tekrar yere bırakıyorum (:
Şof çok az kaldı diyerek Kıyır'ım gibi benim dinledi için ve dertlerden sıyrılmaya yardımcı olduğu için sağol varol diyorum..
İyi ki varsınız...
4 yorum:
sevgilimin beni de buralara götürmesini istiyorum...
çok özlüyoruuuuuuummmm çok...(2nizi de)
geldiğin vakit fersah fersah geziceğini bildiğinden.bilipte bilmeme sanatından faydalandığından ikimizde eminiz lokumcuğum :)
tecahül-i arif :)))
'sular mı yandı neden tunca benziyor mermer'
hadi buyrun burdan =)
Yorum Gönder